1 Kasım 2011 Salı

Gorgias'ı Ben Öldürdüm!


Hiçbir şey yoktur” diyerek söze başladı Gorgias. O antik götünün üstünde retorik ustası olmanın rahatlığıyla oturuyordu. Belli ki az sonra, yine usta dil darbeleriyle dinleyicilerini kendinden geçirecek, söz sanatlarını en fevkalade şekilde kullanarak herkesi söyledikleri konusunda ikna edecekti. Bu şarlatanlığa daha fazla dayanamayacağımı o an anladım. Kirli bir politikacı gibi oturan ve gözümde o an Nihat Doğan’dan farksız olan bu adama sırf antik diye saygı duymamı beklemeyin!

“Çok şey vardır Gorgias” diyerek ortaya atladım. Herkesin şaşkın bakışları üstümdeydi. O döneme hiç uygun olmayan yırtık ve taşlanmış Levi’s 501 kotum, Adidas ayakkabılarım, kurukafalı t-shirt’üm değildi insanların beni yadırgamasına sebep olan. Hayvan herifler sanki her gün İstiklal’e çıkar gibi gelen insanlara alışkınmış gibi ona değil de, hangi cüretle ortaya atladığımı sorguluyordu. Herkesin kulağına eğilip tek tek “Baba akşam Asmalı’ya gidelim mi?” desem bu kadar şaşırmayacaktı yavşaklar. Milattan önce dördüncü yüzyıl lan! Ne Asmalı’sı kimse demez mi?

Herkes öyle bakınca kendimi tanıtmak zorunda kaldım. “Merhaba. Ben Peder. Galata’da yaşıyorum. Şu az ilerisi aslında. Uçakla bir saat. Ama şu anki şartlarda zor tabi. Gorgias Bey’in sözünü kesmek istemezdim ama söylediklerini saçma bulduğumu itiraf etmeliyin. ‘Hiçbir şey yoktur’ ne demek ya? Tabi ki çok şey vardır.”

“Mesela ne vardır?” diye alaycı bir şekilde sordu bana Gorgias.

“Bakın Gorgias Bey, en azından üstümdekilere dikkat etseydiniz bunu sizin şu anki hayat birikiminiz ve teknolojinin geldiği noktayla hayal gücünüzle üretemeyeceğinizi bilirdiniz. Yani siz hiçbir şeyin olmadığını söylüyorsunuz ama yırtık kotum öyle demiyor. Hiç değilse konfeksiyon var. Konfeksiyon varsa toptan kumaşçı var, fantezi kumaş satanı var, kot kumaşı satan var. O varsa çaycısı var, kebapçısı var. Onlar varsa alışveriş merkezi var. Üstelik bu saydıklarım tamamen kot pantolon sektörüne dair var olanlar yarrağım. Ne demek hiçbir şey yok?”

Gorgias mütebessim suratından hiçbir şey bozmadı. “O halde şunu dinle” dedi. “Bir şey varsa bile bilinemez.

“Hocam, nasıl bilinemez? Baba? Götümden mi uydurdum sana ben konfeksiyonu? Var ki, biliyorum.”

Gorgias yine gülümsedi. “Peki o zaman şunu dinle” dedi. “Bilinse bile başkalarına bildirilemez.

“Hacut! Deminden beri ne anlatıyorum it gibi burada. Köpeklik ediyorsunuz bana karşı. Konfeksiyon var dedim ve sana söyledim tüm bunları. Bak sana özet geçiyorum; Konfeksiyon vardır. Konfeksiyon bilinir, ben biliyorum. Bildiğim konfeksiyonu sana bildiriyorum.”

Gorgias yine gülümsedi. “Elbette, tüm bildiklerini, benim bilgim dışında olduğu ön kabulüyle bana sunmaktasın genç adam. Hiçbir şey olmayacağı, senin karşımda bana ukalalık yapmanı engellemeyeceği gibi; hiçbir şeyin bilinemeyeceği, senin bildiklerini, benim bilememem anlamına gelmediği gibi; başkalarına bildirilemeyeceği, senin bildiklerinin zaten bende var olabileceği ihtimalini değiştiremeyeceği gibi; Cevahir Alışveriş Merkezi’ni sen daha doğmadan bildiğimi senden saklayacak değilim. Fakat AVM yoktur, bilinemez, bildirilemez. AVM’ye gidilir fakat ben milattan önce yaşadığım için gidemem. Sense gidebilirsin. Neden gidebilirsin peki? Belki de sadece olmadığın ve ben olmanı istediğim için. Hani belki de varsın ama ben bilemem var olduğunu da sen yine de asgari ücretini kazanırken, var olmayan bir varlık olarak, sana emredilen zevkler peşinde koşarken bir hiç olduğunu ve bu suretle bana, beynimin kötü tarafının hayal ürünü olduğunu ispatlayabilirsin. Bence genç adam, ne sen varsın, ne de sana az önce bakan şu insanlar! Bana aksini ispatla genç adam ve DOĞ!

Söylediklerinin yarısını anlamamıştım. Elimi cebime attım, taksi fişleri çıktı. Diğer cebime attım, bot faturası çıktı. Maaş da bitmişti. Gorgias’ın sözleri de ağırıma gitmişti. Hemen bir kılıç düşündüm, sırtımda, sivri tarafı ensemi kesen... Çıkardım kılıcı kınından. “Gorgias şimdi siktim belanı çok konuşan pezevenk seni” diye saldırdım Gorgias’a. Delik deşik ettim ünlü feylesofu. Ardıma bile bakmadan çıktım gittim. O zamanlar Türk Ceza Kanunu olmadığı için bir şey olmadı. Ertesi gün ama taş tabletlerde çıkan gazetede haberi okudum.

“GÜPEGÜNDÜZ VAHŞET: ÜNLÜ FEYLESOF ÖLDÜRÜLDÜ”
 Ünlü feylesof ve hatip Gorgias dün alçakça bir saldırıda öldürüldü. Nereden geldiği belli olmayan ve görgü şahitlerinin ifadelerine göre Olivium’dan giyinmiş gibi duran bir genç Gorgias’ın sohbetine geldi. Gorgias’la tartışan ve kimliği henüz belli olmayan genç tartışma sırasında kılıcını çekti. Talihsiz feylesofa saldıran genç, yaşlı adamı delik deşik etti. Olaydan sonra kayıplara karışan saldırganın bulunması için Antik Yunan Emniyet Müdürlüğü geniş çaplı arama başlattı. Emniyet Müdürü Torakles saldırganın er geç adalete teslim edileceğini söyledi. İyi bir hatip olarak bilinen Gorgias evli ve iki çocuk babasıydı. İyi derecede İngilizce bilmekteydi. Cenazesi yarın öğle namazına müteakip Teşvikiye Camii’nden kaldırılacak. 

2 yorum:

  1. Etiketler: mizah

    Biraz iddialı bir etiket olmuş.
    Sen daha güzel yazıyordun yahu ne oldu sana?

    YanıtlaSil
  2. Yayinevleri tarafindan pohpohlanan dandik yazarlara bin basar bu yazi.

    YanıtlaSil