2 Ağustos 2010 Pazartesi

Usual Suspects Gibiydi

Usual Suspects gibiydi. Limanda bir patlama olmuş, tek görgü tanığı olan sakat bir adam sorgulanmak üzere koruma programına alınmıştı. Adı Sezer Kanzer olan bu adam şerefsizin itin önde gideniydi ama kimse bilmiyordu. Zaten biz de bunu hikayenin sonunda öğrenecektik. Fakat yüzü oldukça masumdu ve kimse bu yüzden ondan şüphelenmiyordu.

Sanki koca patlamada tek suçsuz o gibiydi. 

Patlamada son on yılın en belalı dolandırıcılarından birisi olan Kerim Aktatay’ın da öldüğü düşünülüyordu. İşte bu bilgi dedektif Aslan Biricik’in dikkatini çekmiş, Biricik sırf bu yüzden Ankara’dan İstanbul’a gelmişti. Aktatay’ın öldüğünden emin olmak istiyordu. Bu yüzden araya savcıları da soktu ve tanık koruma programında bulunan Kanzer’i özel olarak sorgulamak için izin aldı. 

Biricik, Kanzer’in ifadelerine güvenmiyordu. Onun yalan söylediğine inanıyordu. Bu yüzden Kanzer’le özel olarak görüşmeden önce onun hakkında derin bir araştırma başlatmıştı. 

Biricik, Kanzer’in bulunduğu odaya girdi. Odada amir Engin Verel de bulunuyordu. 

Biricik, odaya girip masaya oturdu. Kanzer’e baktı. Kanzer de biraz korkulu bir şekilde ona bakıyordu. 

Kanzer konuşmaya başladı. 

-          Çay var mı abi?

Amir Verel cevapladı:

-          Tavla da ister misin pezevenk.

-          Estağfurullah abi. Çay harareti alıyor, ter bastı da beni.

-          İç atleti giyseydin aslanım, yok çay may. 

Kanzer sustu.

Biricik konuşmaya başladı.

-          Beni uğraştırma. İşin doğrusun anlat.

-          Abi ben ifademi verdim, hepsi ord…

-          Başlatma lan ifadenden hayvan. Burada soygun 29 Şubat’ta yazıyor. Buna inanacağımı mı sandın? Diğerlerini bu palavralarla kandırabilirsin ama beni asla.

-          Peki abi, kızma. İyi dinle o halde. Her şey altı gün önce başladı.

Fade out/In

-          Neyse dayı. Haydarpaşa Limanı’na vardık biz.

-          Dur bir dakika dur. Trenle mi gitmiştiniz?

-          Evet.

-          Olum manyak mısınız lan? Ne kadar iyi niyetli soyguncularsınız, trende ne işiniz var hayvan.

-          Abi Kütahya’dan geliyorduk dedim ya.

-          Evladım Kütahya’da ne işiniz var lan?

-          Ya dayı sen dinlemiyorsun beni. Mesaj geldi telefona tıkır tıkır onla uğraşıyorsun.

-          Sus lan, anlat bir daha.

-          Dedim ya ilk soygundan sonra bir süre ortalıklarda görünmemek için Dumlupınar’a gittik.

-          Mal mısınız saf mısınız anlamadım. Dumlupınar’ın nüfusu beş bin küsur lan, hangi izini kaybettireceksin?

-          Neyse ne. Sonra trenle geldik Haydarpaşa’ya. Bastık gemiyi.

-          Sen ne yapıyordun?

-          Ben minibüste bekliyordum bir şey olursa kaçarım diye.

-          Minibüs nereden çıktı lan, trenle gelmediniz mi?

-          Ya işte trenden indikten sonra bir rent a car’a gittik dedim ya.

-          Ne zaman dedin aslanım?

-          Ya abi mesaj geliyor tık tık cevap yazacağım diye dinlemiyorsun abi ya.

-          Hadi anlat neyse.

-          Kimle mesajlaşıyorsun?

-          Bilmiyorum ya tanımadığım bir numara, şimdi odaya girdikten sonra mesaj gelmeye başladı.

-          Vaaay iyiymiş abi, hatun mu?

-          Sen devam et lan.

-          Pardon abi. Sonra işte bam güm ateş ettiler filan, abi ne göreyim?

-          Ne gördün?

-          Hani az önce dedim ya Kayser Göze. Pıt diye vurdu Kerim’i göbeğinden.

-          Eee?

-          Sonra da gemiyi ateşe verdi kaçtı.

-          Niye yardım etmedin arkadaşına?

-          Bu ellerle mi?

-          Arkadaşın değil miydi, sana zor gününde yardım etmedi mi, niye koşmadın peşinden satıcı it?

-          Şeytanı sırtından nasıl vurayım abi?

-          Bırak palavrayı, sen bir bok görmedin.

-          Gördüm abi her şeyi.

-          Görmedin saklanıyordun, uzaktaydın. Kerim ölmedi lan.

-          Nasıl ölmedi abi?

-          Senin gibi bir salağı kullandı.
Baştan beri her şeyi o planlamıştı. Kendisini tanıyan tek kişiyi öldürmek için planladı bunları. Sonra da sen keko gibi gel anlat diye saldı seni Allah'ın malı.

-          Ne diyorsun abi sen?

-          Seni kullandı, sonra da çöpe attı anlıyor musun, izini de kaybettirdi Allahın belası, yine kaçtıııı.

Biricik bunu söylerken bir anda çok sinirlendi ve elindeki kupayı yere çarptı.

Kupa kırıldı ve altında yazan Kütahya porselen yazısı gözüktü.

Tam bu sırada da kırılan kupadan tırsan Kanzer bir anda yerinden fırladı. 

Aktatay:

-          Ulan sen sakat değil miydin?

-          Abi… Abi düzeldim. Allah senden razı olsun abi, düzeldim, vallahi düzeldim, eline ayağına kurban abi, atmasaydın o kupayı düzelemeyecektim, Allah'ına kurban abi, Allah razı olsun abi.

-          Tamam ulan tamam. Defol git, tamam siktir git.

Kanzer odadan normal bir şekilde çıktı ve gitti. Biricik de olanı biteni düşünürken bir faks geldi. Kanzer de bu sırada dışarıda kendisini bekleyen arabaya doğru gidiyordu. Biricik gelen faksı aldı ve dondu kaldı. İkinci kupayı da yere düşürdü. Onda da Kütahya Porselen yazıyordu. Kütahya olayını çözen Biricik, faksı da alıp Kanzer’in peşinden koştu. Kanzer arabaya binmişti ama bir sorun vardı. Değnekçi, para alamadığı için onları salmıyordu. Biricik koştu ve arabaya geldi.

-          Çabuk in ulan arabadan, in in in.

-          Abi ne oldu sorun mu var?

-          Sen sakat değil miydin lan doğuştan?

-          Evet abi.

-          Bak elimdeki belgeye.

-          O ne abi?

-          Askerliğini Malatya’da yapmışsın it.

-          E.. evet abi.

-          Ulan sen bu ellerle nasıl çürüğe çıkmadın o zaman.

-          Abi kantindeydim ben.

-          Siktir lan.

-          Abi vall…

-          Sus tutukluyorum seni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder